21 Nisan 2008 Pazartesi

MÜZELER




ANADOLU HİSARI MÜZESİ

Boğaz’ın Anadolu yakasında, Göksu Deresi’nin denize döküldüğü yerde, adını hisardan alan semtte bulunmaktadır. Bu hisar, Osmanlılar’ca Boğaz’da yapılan ve geçişleri kontrol altına almayı hedefleyen ilk hisardır. İstanbul’u fethetmek isteyen ve kuşatan Sultan Yıldırım Beyazıt tarafından, Karadeniz’den Bizans’a gelecek yardımlara engel olmak için 1394’te yaptırılmıştır. 1452 yılında ise Rumeli Hisarı’nın yapımı esnasında, Fatih Sultan Mehmet tarafından yeni bazı bölümler eklenerek güçlendirilmiştir. Fetihten sonra önemini kaybeden hisar, bir dönem hapishane olarak kullanılmıştır. 17.-18.yüzyıllarda Boğaz’a saldıran Kazakların durdurulmasında bu hisar rol oynamış ama bir müddet sonra tamamen unutulmuştur. Etrafına yalılar yapılmış ve hatta iki duvarı açılarak avlusundan günümüzde de kullanılmakta olan bir yol geçirilmiştir. Cumhuriyet döneminde müzeye dönüştürülen hisar, hala restore edilmeyi beklemektedir.

ARKEOLOJİ MÜZESİ


İstanbul’da, Gülhane Parkı ile Topkapı Sarayı arasında yeralır. Dünyanın en büyük müzelerinden birisidir. İlk defa 1846 yılında Aya İrini Kilisesi’nde Mecma-i Esliha-i Atika ile Mecma-i Asar-ı Atika adları ile kurulmuştur. 1869 yılında “Müze-i Hümayun” adını almıştır. Müzenin eşyası 1873-1891 yılları arasında Çinili Köşkte saklanmıştır. Müze, 1891 yılında yapılan klasik üsluptaki bugünkü binada Osman Hamdi Bey tarafından “Asari Atika Müzesi” adı altında tekrar kurulmuştur.

Salonlarda çeşitli Yunan, Roma ve Bizans uygarlıklarına ait lahit, mezar taşı, kitabe, büst, heykel, kabartma, sütun başları ve mozaik gibi arkeolojik eserler sergilenmektedir. Müzenin tarih, arkeoloji, nümizmatik ve güzel sanatlara ilişkin kitaplardan oluşan zengin kütüphanesi ile kimya laboratuvarı, heykel onarım atölyesi ve fotoğrafhanesi vardır.


Kuruluş Yılı : 1891
Osman Hamdi Bey Yokuşu, 34400 Gülhane (212) 520 77 40
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi hariç 9.30 - 17.00

AŞİYAN MÜZESİ


Ünlü şair Tevfik Fikret’in 1906’da yaptırdığı ve ve yaşamının son dokuz yılını geçirdiği ev 1945’de müze haline getirilmiştir. Müzede Tevfik Fikret’in yanı sıra Şair Nigar Hanım’ın, Edebiyat-ı Cedide şair ve yazarlarının da kişisel eşyaları, eserleri ve arşivleri sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı : 1945
Aşiyan Yokuşu, 80810 Bebek (212) 263 69 86
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi - Perşembe hariç 9.00 - 17.00

ATATÜRK MÜZESİ

Mustafa Kemal Atatürk’ün Milli Mücadele çalışmaları sırasında kiracı olarak kaldığı ev, 1928 yılında İstanbul Belediyesi (Şehremaneti) tarafından satın alınmış ve 1942 yılında Atatürk İnkılabı Müzesi şeklinde düzenlenerek ziyarete açılmıştır. 1991 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından bir kez daha restore edilerek hizmete sokulmuştur. Atatürk’ün kişisel eşyaları, kıyafetleri, üniformaları, askeri ve sivil yaşamına ait fotoğrafları, el yazısı ile yazdığı çeşitli belgeleri, madalyaları, hatıra eşyaları ile içlerinde İbrahim Çallı’nın da bulunduğu çeşitli sanatçılara ait yağlı boya tablolar müzenin kolleksiyonları içinde yeralmaktadır.

Kuruluş Yılı : 1942
Halaskargazi Cad. No: 250, 80260 Şişli (212) 240 63 19
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazar ve Perşembe hariç 9.30 - 16.30

HAVACILIK MÜZESİ


İlk olarak 1971’de İzmir’de kurulan müze 1979 yılında kapanmış ve İstanbul’da bugünkü yerine taşınarak 1985’te yeniden ziyarete açılmıştır. Hem açık, hem de kapalı teşhir mekanlarına sahip olan müzede, ayrıca sinema, konferans salonu ve kafeterya da bulunmaktadır. Müzede jet motorlu ve pervaneli savaş uçakları, kargo uçakları, helikopterler, bazı havacılık silahları, resimler, amblemler, Türk havacılarından kalan madalya ve eşyalar sergilenmektedir.

Kuruluş Tarihi : 1971
Hava Harp Okulu Komutanlığı, Yeşilyurt (212) 574 11 00
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazaretsi ve Salı hariç 9.00 - 17.00

BEYLERBEYİ SARAYI MÜZESİ

Boğaz’ın Anadolu yakasında, sarayla aynı ismi taşıyan semtte, kıyıda yer alır. Saray, bahçe içindeki sahil saray ve bağlı bulunduğu yapılardan oluşan bir komplekstir. Sultan Abdülaziz tarafından mimar Sarkis ve Agop Balyan kardeşlere yaptırılan sarayın inşası 1864’te tamamlanmış , fakat tefriş edilmesi uzun sürdüğünden ancak 1865 yılında Sultan Abdülaziz saraya gelebilmiştir.

Saray; kompleksin ana yapısı olan Beylerbeyi Sarayı, sarayın deniz tarafındaki duvarının her bir köşesinde yer alan biri haremlik, diğeri selamlık deniz köşkleri, arka bahçede yer alan Mermer Köşk, Sarı Köşk ve Hasahır’dan oluşur. Bunlardan deniz köşkleri ve Beylerbeyi Sarayı Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmıştır. Diğer yapılar ise daha önce burada bulunan saraya aittir. Sarayın ana yapısı olan Beylerbeyi Sarayı, yüksek bir bodrum üzerine, kagir ve iki katlı bir binadır. Boğaz’a paralel olarak yerleştirilen sarayın uzunluğu 65 m.dir.Üç yönden basamaklarla çıkılan sarayda, 6 salon ve 24 oda bulunmaktadır. Özellikle üst kattaki Havuzlu Salon ve ismini sütunlarının renginden alan Mavi Salon, sarayın en görkemli mekanlarıdır. Ayrıca setler biçiminde düzenlenmiş bahçesi de sarayın bir başka özel yönüdür.

Kuruluş Yılı : 1984
Abdullahağa Cad. 81210 Beylerbeyi (216) 321 93 20 - 321 95 51
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi, Perşembe hariç (Kış: 01.10- 28.02) 9.00-15.00 (Yaz: 01.03 - 30.09) 9.30 - 16.00

ŞEHİR MÜZESİ


1939 yılında Beyazıt Medresesi’nde kurulan ilk müze, 1945 yılından sonra Saraçhane’de bulunan Gazanfer Ağa medresesinde Belediye Müzesi adı ile hizmet vermiş, 1988 yılında ise bugün bulunduğu Yıldız Sarayı Güzel Sanatlar Binası’na taşınmıştır. Müzede, genellikle 18. ve 19.yüzyıl İstanbul yaşamına ait tarihsel ve etnografik nitelikteki resim, yazı, cam, porselen, maden ve kumaş eserlerden örnekler sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı : 1939
Barbaros Bulvarı, 80690 Yıldız (212) 258 53 44
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Perşembe hariç 9.00-16.30

DOLMABAHÇE SARAYI MÜZESİ


Beşiktaş İlçesi’nde, sarayla aynı adı taşıyan cadde üzerinde yer alır. Sultan Abdülmecid tarafında yaptırılan sarayın mimarları Garabet ve Nigogos Balyan’dır. 1846 yılında inşasına başlanan saray ancak 1856 yılında tamamlanabilmiştir. Beşiktaş’ta Dolmabahçe Caddesi ile Boğaz arasında, 250.000 m2’lik bir alan üzerine kurulan saray ve önemli müştemilat binaları deniz doldurularak inşa edilmiştir.

Saray bugün bir ana yapı ile Veliaht Dairesi, Mefruşat ve Muhafızlar Dairesi, Hareket Köşkleri, Camlı Köşk ve diğer küçük pavyonlardan oluşmaktadır. 8 büyük salonu ve 200 odası bulunmaktadır. Dolmabahçe Sarayı’nın kara tarafında iki ana ve yedi yan, deniz tarafında ise beş kapısı vardır. Kara tarafındaki iki anıtsal kapıdan biri Hazine Kapısı diğeri Merasim (Saltanat) Kapısı’dır.

Saray bahçeleri dört bölümde düzenlenmiştir. Ana yapı resmi daire (Mabeyn-i Hümayun), Müzayede Salonu ve Hususi Daire adlarıyla anılan 3 bölümden meydana gelmiştir. Sarayın ana cephesi denize bakmaktadır. Resmi Daire iki katlıdır. Üst katında bulunan Süfera (Elçiler) Salonu, Dolmabahçe Sarayı’nın en görkemli mekanlarından biridir. Hünkar Hamamı, Resmi Daire’den Müzayede Salonu’na kadar olan alanda yer alır.

Muayede Salonu, Resmi ve Hususi Dairelein ortasında, anıtsal bir kütle olarak yükselir. Kareye yakın bir zeminin üzerinde, içeriden kubbe ile, dışarıdan ise çatıyla örtülü bir binadır. Zengin bezemelerle süslüdür.

Hususi Daire, Hünkar Dairesi ve haremden oluşmaktadır. Harem, büyük ortak mekanlar ve kapalı özel dairelerden ibaret sade bir bölümdür. Hünkar Daiesinde iki büyük salon vardır. Bunlar, törenlerin yapıldığı “Mavi Salon” ve büyük aynalarla, denize bakan geniş retası ile donanmış “Pembe Salon” lardır.

Dolmabahçe Sarayı dönemin en seçkin eşyaları ve görkemli ürünleri ile döşenmiştir. Başlangıçta Beşiktaş Saray-ı Hümayunu adı ile anılan Dolmabahçe Sarayı’nın ayrı pavyonlar halinde Gümüşsuyu ve Maçka eteklerine yerleşmiş olan tiyatro, İstabl-ı Amire, Atiyye-i Seniye Ambarları, eczane, fodla fırınları, un fabrikası gibi ekleri zaman içinde ortadan kalkmıştır.

Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

Kuruluş Yılı : 1938 Dolmabahçe Cad. 80680 Dolmabahçe (212) 258 55 44
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi, Perşembe hariç Kış: (01.10 - 28.02) 9.00-15.00 , Yaz : (01.03 - 30.09) 9.30 - 16.00

FLORENCE NIGHTINGALE MÜZESİ

Kırım Savaşı sırasında Askeri Hastane haline getirilen ve İngiliz Hemşire Florence Nightingale’in de görev aldığı tarihi Selimiye Kışlası’nın kuzeybatı köşesindeki kulenin bir bölümü müze olarak düzenlenmiştir.

Florence Nightingale’in eşyaları, fotoğrafları, elinden hiç eksik etmediği lambası, madalyaları ve Sultan Abdülmecid’in hediye ettiği bilezik müzede teşhir edilmektedir.

Kuruluş Yılı : 1954 Selimiye Kışlası, Üsküdar (216) 343 73 10
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Sadce Cumartesi günleri açık.

KARİYE CAMİİ


Bugünkü bina Khora Manastırı’na ait bir kilise olarak inşa edilmiştir. Manastırın 8.yüzyılda varolduğu kesin olarak bilinmekle birlikte manastırın 4.yüzyılda yapıldığını ileri sürenlerde vardır. Daha sonra Sadrazam Hadım Atik Ali Paşa mozaik resimlerini bir sıva ile örttürerek ve minare ekleyerek 1511 yılında camiye çevirmiştir. 1948 yılında ise cami müze haline getirilmiştir. 1947- 1952 yılları arasında Amerikalılar tarafından eski değerli mozaikler ve freskler, üzerindeki sıvaların açılmasıyla ortaya çıkarılmıştır.

Tavan ve duvarların Hz. İsa ve Meryem’i tasvir eden çok değerli mozaikler bulunmaktadır.

Kuruluş Yılı : 1948
32240 Edirnekapı, Kariye (212) 512 54 74
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Salı hariç 9.30 - 17.00

ASKERİ MÜZE


Müzenin çekirdeğini Aya İrini’den getirilen silah ve eşyalar oluşturmuştur. İstanbul’un fethinden Sultan III. Ahmed dönemine kadar her türlü silah Ayasofya Camii’nin akasındaki Aya İrini Kilisesi’nde korunmuştu. Bu depo 1726’da Sultan III. Ahmed’in emriyle gezilebilecek bir biçimde düzenlendi. Daha sonra burası 1826 yılında gerçek anlamda bir müze haline getirildi. II. Dünya Savaşının başlamasıyla güvenliğini sağlamak için 1940 yılında Niğde’ye taşındı. Savaştan sonra bu silahlar tekrar İstanbul’a Maçka Silahhanesine getirildi.

1955 yılında ise müze bugünkü yeri olan Harbiye Kışlasının jimlastikhanesine nakledildi. Bu binanın restorasyonu 1959 yılında tamamlanarak, müze haline getirildi. Fakat yetersiz kalan bina yeniden restore edildi ve bir bölümü 1986’da tamamı ise 1993 yılında hizmete açıldı.

Müzenin zengin kolleksiyonunda; Osmanlı ordusunun her dönemine ait kıyafetler, ok ve yaydan çakmaklı tüfeklere kadar çeşitli silahlar, mühürler, zırhlar, padişah çadırı (otağ-ı hümayun), padişah kılıçları, sancaklar, Harbiye Nazırlarına ait fotoğraflar, Bizans Süvari Sancağı, Selçuklular’dan Cumhuriyet’e kadar kullanılmış çeşitli savaş eşyaları, Bizanslılar’ın Haliç’i kapattıkları zincir gibi çok sayıda ilginç eşya bulunmaktadır.

Müzenin açık olduğu günlerde saat 15.00 - 16.00 arasında Mehter Takımı konser de vermektedir.

Kuruluş Yılı : 1726
Valikonağı Cad. 80200 Nişantaşı (212) 240 62 55
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi - Salı hariç 9.00 - 17.00

M. RAHMİ KOÇ TEKNOLOJİ MÜZESİ

Haliç’in kenarında, Osmanlı donanmasının dökümhanesi olarak kullanılan bir binada hizmet vermektedir. Müzede sınai ve teknolojik ürünler, modeller, resimler ve gravürler sergilenmektedir. Ayrıca müze içinde bir de kafeterya ziyaretçilere hizmet vermektedir.

Kuruluş Yılı : 1994
Hasköy Cad. No:27 , Hasköy (212) 250 89 38
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi hariç 10.00 -.17.00

MOZAİK MÜZESİ

Müze, Bizans’tan kalan Büyük Saray’ın kalıntıları ile Sultan Ahmed Külliyesi’nin arstasının bir kısmı üzerine kurulmuştur. Büyük Saray’dan günümüze ulaşan mozaiklerin yanı sıra, İstanbul ve çevresinde bulunan bir kısım mozaikler bu müzede sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı : 1953
Arasta Çarşısı, Sultanahmet (212) 518 12 05
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Salı hariç 9.00 - 17.30

ADAM MICKIEWICZ MÜZESİ


Polonya’lı özgürlük şairi Adam Mickiewicz’in hayatının son yıllarını geçirdiği ve 1855’te öldüğü Tarlabaşı’ndaki evi 1955’te müze haline getirilmiştir. Ölümünün 100. Yıldönümü olan 1955 yılında Polonya Kültür ve Sanat Bakanlığı ile işbirliği yapılarak, ev müzeye dönüştürülmüştür.

Müzede Mickiewicz’in hayatı ve eserleri ile ilgili bilgi ve belgeler, şairin İstanbul’da geçirdiği yıllara ait fotoğraflar ve Polonya özgürlük mücadelesine ait belge ve fotoğraflar bulunmaktadır. Binanın bodrum katında ise mezarı Krakow’da bulunan Mickiewicz’e ait sembolik bir mezar vardır.

Kuruluş Yılı : 1955
Sakızağacı Cad. Tarlabaşı, Beyoğlu (212) 253 66 98
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Hergün 9.00 - 17.00

YEREBATAN SARNICI MÜZESİ


Sultanahmet’te, Ayasofya - Gülhane Parkı yönünde sol taraftadır. “Yerebatan Sarayı” olarak da anılır. Yaklaşık 540 yılında Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından yaptırılmıştır. Kayalık bir arazinin oyulması ile yeraltında elde edilen alan, 300’den fazla sütun ile desteklenmiş ve burası şehre su temin eden en öenmli su haznesi olmuştur.

En son olarak 1985-1988 yılları arasında İstanbul Belediyesi tarafından temizlenmiş ve tamir edilmiş bulunan sarnıç, günümüzde ziyarete açıktır. Büyüleyici ve egzotik ortamıyla sarnıç, Sultanahmet’e gelen ziyaretçiler uğranılmadan geçilemeyecek bir mekandır.

Kuruluş Yılı : 1987
Yerebatan Cad. No: 13 34410 Sultanahmet (212) 522 12 59
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Hergün
Kış : (01.10 -.30.03) 9.00 - 17.00
Yaz : (01.04 -30.09) 9.00 - 18.00

TÜRK VAKIF HAT SANATLARI MÜZESİ


Beyazıt Meydanı’ndaki Beyazıt Medresesidir. Müze ilk olarak 1968 yılında Sultan Selim Medresesi’nde Türk Yazı Sanatları Müzesi ismiyle açılmış, bugünkü binasına ise 1984’te taşınmıştır.

Birçok ünlü hattata ve hattat padişahlarına ait hatlar, levhalar, tuğralar ve Kur’anlar türlerine göre taslif edilmiş olarak medresenin küçük odalarında sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı : 1968
Beyazıt Meydanı 34490, Beyazıt (212) 527 58 51
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazar ve Pazartesi hariç 9.00 - 12.00 / 13.00 - 16.00

KARİKATÜR VE MİZAH ESERLERİ MÜZESİ

1975 Yılında Karikatürcüler Derneği’nin girişimleri ile Tepebaşı’nda açılan Karikatür Müzesi 1980 yılında kapatılmıştır. 1989 yılında yine Derneğin girişimleri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gazanfer Ağa Medresesi’ni onararak Karikatür ve Mizah olarak hizmete açmıştır.

Karikatür sanatına ait çeşitli belge ve özgün yapıtlar, Türkiye ve dünyada yayınlanan karikatür ve mizah dergilerinden seçmeler müzenin kolleksiyonları arasında bulunmaktadır. Ayrıca müze bünyesinde sergileme alanları ve dileyen herkese açık olan baskı atölyeleri bulunmaktadır.

Kuruluş Yılı : 1989
Ataürk Bulvarı, Kovacılar Sok., 12 , Fatih (212) 521 12 64
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Hergün 9 .00 - 18.00

KARİKATÜR VE MİZAH ESERLERİ MÜZESİ

1975 Yılında Karikatürcüler Derneği’nin girişimleri ile Tepebaşı’nda açılan Karikatür Müzesi 1980 yılında kapatılmıştır. 1989 yılında yine Derneğin girişimleri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Gazanfer Ağa Medresesi’ni onararak Karikatür ve Mizah olarak hizmete açmıştır.

Karikatür sanatına ait çeşitli belge ve özgün yapıtlar, Türkiye ve dünyada yayınlanan karikatür ve mizah dergilerinden seçmeler müzenin kolleksiyonları arasında bulunmaktadır. Ayrıca müze bünyesinde sergileme alanları ve dileyen herkese açık olan baskı atölyeleri bulunmaktadır.

Kuruluş Yılı : 1989
Ataürk Bulvarı, Kovacılar Sok., 12 , Fatih (212) 521 12 64
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Hergün 9 .00 - 18.00

DİVAN EDEBİYATI MÜZESİ

Müze İstanbul’un en eski ve büyük mevlevihanesi olan Galata Mevlevihanesi’nde bulunmaktadır. Yapılışından dergahların kapatılışına kadar mevlevihane olarak kullanılan bina, 1975 yılında müzeye dönüştürülmüştür.

Müzede müzik aletleri, mevlevi kıyafetleri, tarikat taçları, değerli8 eşyaları sergilenmektedir. Ayrıca müzede zaman zaman sema gösterileri, Klasik Türk Müziği Konserleri ve konferanslar da düzenlenmektedir.


Kuruluş Yılı : 1975
Galip Dede Cad. Tünel, Beyoğlu (212) 245 41 41
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi hariç 9.30 - 17. 00

RESİM VE HEYKEL MÜZESİ


Dolmabahçe Saryı’nın Veliaht Dairesi’nde 10 Eylül 1937 ‘de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne (bugün Mimar Sinan Üniversitesi) bağlı olarak açılan müze, Atatürk’ün meriyle kurulmuştur.

Başlangıçta Dolmabahçe Sarayı’ndan ,bakanlıklardan,çeşitli resim kuruluşlarından alınan resimler,Halil Edhem Eldem’in Elvah-ı Naşiye Kolleksiyonu adlı yapıtında ve 1936’da akadamide düzenlenen 50 yıllık Türk Resim ve Heykel Sergisi’nde yer alan yapıtlarla oluşturulan müze, bugün Türk Resim Sanatı’yla ilgili en kapsamlı kolleksiyonu barındırır. Müzede heykel, sermak ve özgün baskılar da yer almasına karşılık, ağırlık resimlerdir. Yapıtlardan bir bölümü Ankara ve İzmir Devlet Resim ve Heykel Müzeleriyle Anadolu’nun çeşitli kentlerinde açılan devlet galerilerinde de sergilenmiştir. Süreli sergilerin açıldığı müzede ayrıca; bir resim onarım atölyesi vardır. Müzede yıl boyunca kısa süreli resim kursları da açılmaktadır.

Dönemlere göre sınıflandırılarak 20 ayrı salonda sergilenmekte olan mğzede ayrıca Bonnard, Pablo Picasso, Albert, Marquet, Andre Derain, Raoul Dufy, Maurice Utrillo, Henri

Matisse ve A. Dunoyer de Sagonsac gibi bazı Batılı Santçıların resim ve özgün baskıları da bulunmaktadır.

Kuruluş Yılı : 1937
Beşiktaş Cad. Beşiktaş (212) 261 42 98
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi ve Salı hariç 9.00 - 17.00

ESKİ ŞARK ESERLERİ MÜZESİ

Arkeoloji Müzelerine bağlıdır. Halil Eldem Bey tarafından 1917 yılında düzenlenerek hizmete açılmıştır.

Eski Mezopotamya, Yunan öncesi Anadolu, Eski Mısır ve İslamiyet öncesi Arabistan Kültürüne ait 15.000 kadar arkeolojik eser sergilenmektedir. Binanın giriş merdiveninin iki yanında M.Ö. IX.yüzyıla ait Zincirli’de bulunmuş iki aslan heykeli yer alır. Salonlarda sırasıyla; Asur, Sümer, Akat, Babil ve Part uygarlıklarına ait eserler, Eski Mısır eserleri, İslamiyet öncasi Arabistan eserleri ve çivi yazılı belgeler kolleksiyonu sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı : 1917
Osman Hamdi Bey Yokuşu, 34400 Gülhane (212) 520 77 40
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi hariç 9.30 - 17.00

TÜRK İSLAM ESERLERİ MÜZESİ

İlk olarak 1914 yılında Süleymaniye Külliyesi’nin Darü zziyafe’sinde kurulmuştur. 1938 yılında ise İbrahim Paşa Sarayı’na taşınmıştır. Türk - İslam sanatı konusunda dünyanın sayılı müzelerindendir. Birçok cami, türbe ve kütüphanede bulunan çok değerli eserler toplanıp bir araya getirilerek oluşturulmuştur.

Müzede, Abbasilere, Memluklara, Selçuklulara ve Osmanlılara ait seramikler, cam kandiller, duvar çinileri, alçı kabartmalar, Selçuklu ve Osmanlılara ait halı ve Yörük Kilimleri, gümüş işlemeler, cenaze kemerleri, murassa eserler, sedef kakmalı rahleler, işlemeli bakır taşalr, sorguçlar, süs eşyaları, Kabe’nin anahtarı, değerli taşlarla süslü kandil ve şamdanlar, Sultan Yıldırım Beyazıt ile Sultan II. Selim’e ait büyük ustalık eseri hırkalar, Pertevniyal Sultan’a ait ibrik, Kafkas halıları, kaplar, çekmeceler, işlemeli kapılar, çok değerli el yazması Kur’an ve şahnameler, minyatürler, ciltler, yazı aletleri, Osmanlı Padişahlarına ait muhtelif fermanlar; sütun başlıkları, mezar taşları, kitabeler, tuğralar sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı : 1914
İbrahim Paşa Sarayı , At Meydanı, Sultanahmet
Tel: (212) 518 18 05 - 518 18 06 Fax: (212) 518 18 07
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi hariç 9.30 - 17.00

DENİZ MÜZESİ


Beşiktaş İskelesi karşısında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı denizcilikle ilgili eşya ve bilgilerin saklandığı müzedir.

İlk deniz müzesi Kasımpaşa’da kurulmasına rağmen İkinci Dünya Savaşı esnasında deniz arşivinin Konya’ ya nakli kararlaştırılınca müzedeki eşyalarda Anadolu’ya taşınmıştır. Savaştan sonra müze tekrar Kasımpaşa’da ziyarete açılmış 1949’da ise Dolmabahçe Camii’ne nakledilmiştir. 1960 yılında bugünkü binasında faaliyete geçmiştir.

Müzede eski denizci kıyafetleri, donanma model ve maketleri, denizcilik tarihiyle ilgili resimler mevcuttur. Ayrıca Osmanlı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında kullanılan bazı gemilere ait malzemelerle hatıralar, bazı deniz kazaları ve şehitlerine ait resimler, el bombası, torpido, tüfek gibi savaş aletleriyle birkaç donanma komutanının maketleri sergilenmektedir. Müzenin, saltanat kayıklarının sergilendiği bölümde yer alan Sultan 4. Mehmed’e ait saltanat kadırgası günümüze kadar korunagelmiş olanların en eskisidir. Müzenin avlusunda da değişik zamanlara ait çeşitli büyüklükte toplar ile İkinci Dünya Savaşı’nda kıyılarımızda batan Alman Zırhlısının bir bölümü bulunmaktadır.

Kuruluş Yılı : 1897
İskele Cad. Beşiktaş (212) 261 00 04
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazartesi ve Salı hariç 9.00 - 17.00

BASIN MÜZESİ


Müze binası ayno zamanda 1871 yılında açılan Darülfünun’un ilk binasıdır. Restore edilen bina 1988 yılında Basın Müzesi’ne dönüştürülmüştür. Müzede Türk matbaacılığının kurucusu İbrahim Müteferrika’dan günümüze kadar Türk basınına ilişkin bilgi ve malzemeler sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı : 1988
Divanyolu Cad. No: 84 , Çemberlitaş (212) 513 84 77
Açık Olduğu Gün ve Saatler : Pazar hariç 10.00-17.00

RUMELİ HİSARI MÜZESİ


Boğaz’ın Rumeli yakasında, hisarla aynı ismi taşıyan semttedir. İstanbul’un fethi için hazırlıklar yapılırken, Boğaz’dan Bizans’a gelebilecek yardımları engelleyebilmek maksadıyla, 1452 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır. Hisar, Boğaz’ın en dar yerinde ve Anadolu Hisarı’nın karşısında yer almaktadır. Bu iki hisara yerleştirilen toplar sayesinde Boğaz tamamen gemilerin geçişine kapatılmıştır.

Yerden yükseklikleri yaklaşık 30 m. olan üç kuleye sahip hisarın duvarlarının kalınlığı bazı kısımlarda 3 m.bazı yerlerde ise 5 m.’ye ulaşmaktadır. Surların uzunluğu kuzeyden güneye 250 m., doğudan batıya 125 m. dir. Fetihten bir müddet sonra savunma açısından önemi kalmayan hisar, idam mahkumu Yeniçerilerin cezalarının infaz edildiği, bazı devlet adamlarının ve yabancı temsilcilerin hapsedildiği bir zindan olarak kullanılmıştır. Son olarak 1953 yılında onarılan ve içine bir de açık hava tiyatrosu eklenen hisar, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.

Tel: (212) 263 53 05
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Pazartesi hariç 9.00-17.00

SADBERK HANIM MÜZESİ

Türkiye’nin ilk özel müzesidir. Boğaz’da tarihi bir yalının içerisinde, M.Ö. 6000 yıllarından başlayarak Hitit, Frig, Urartu, Miken, Helenistik çağ, Roma, Bizans, Selçuk ve Osmanlı dönemlerine ait objeler, çini ve seramikler, giyim-kuşam eşyaları ve hat örnekleri sergilenmektedir.

Kuruluş Yılı: 1980
Piyasa Cad., No: 27-29, Büyükdere (212) 242 38 13
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Çarşamba hariç 9-17.00

TANZİMAT MÜZESİ


1952 yılında Ihlamur Kasrı’nda açılmış olan müze, 1969 yılında Yıldız Parkı içinde bulunan Çadır Köşkü’ne, 1983 yılında ise Tanzimat Fermanı’nın okunduğu Gülhane Parkı içindeki binasına taşınmıştır. 1839-1876 yılları arasındaki Batılılaşma hareketlerine ait belge ve eşyalar sergilenmektedir.


Kuruluş Yılı: 1952
Gülhane Parkı, Sirkeci (212) 512 63 84
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Hergün 9.00-17.00

TEKFUR SARAYI MÜZESİ


Edinekapı ile Eğrikapı arasında, surların yanındadır. Bizans’tan günümüze ulaşabilen yegane saray olması ve Bizans’ın sivil mimari tarzını yansıtması nedeniyle, sadece İstanbul için değil, dünya sanat tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Saray’ın kaç yılında ve kim tarafından yaptırıldığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Fakat etrafındaki kalıntılarından anlaşılmaktadır ki, bugün Tekfur Sarayı olarak isimlendirdiğimiz yapı müstakil bir saray değil, daha büyük bir sarayın kısımlarından biridir.

Günümüzde Tekfur Sarayı üç katlı ve çatısız bir haldedir. 16. yüzyılda üzeri çatıyla kaplı olan bu sarayın, 17. yüzyılın sonlarına gelindiğinde çatısı yok olmuştur. 20. yüzyılın başlarında tamamen harap durumda olan yapı 1955-1970 yılları arasında tamir görmüştür.

TOPKAPI SARAYI MÜZESİ


Topkapı Sarayı’nın hangi yılda başladığı tam olarak bilinmemekle birlikte, 1460’lı yılların içerisinde olduğuna dair birçok kaynak vardır. Topkapı Sarayı belirli bir plana göre bir kerede inşa edilmiş ve bitirilmiş bir yapı değildir. Canlı bir organizma gibi sürekli büyümüş ve değişmiştir. Bu değişim; ya ihtiyaçtan ötürü yeni binaların eklenmesi ile ya da yangın ve diğer nedenlerle tahrip olan eskilerin yerine yeni binaların yapılması biçiminde olmuştur. Hatta Dolmabahçe sarayı’nı yaptırarak Topkapı Sarayı’nı tamamen terkeden Sultan Abdülmecid zamanında bile Mecidiye Köşkü yaptırılmıştır.

Sarayda padişahların ikameti için yapılmış köşklerle Harem dairesi dışında, sarayı muhafaza eden askerler için koğuşlar, saray sakinleri çok büyük bir mutfak, saray çalışanlarının barınacağı yatakhaneler, Divan toplantılarının yapıldığı Kubbealtı, Hz. Peygamber ve Halifelere ait eşyaların saklandığı Hırka-i Saadet Dairesi, Gülhane Hastenesi, Sultan III. Ahmed Kütüphanesi, Enderun Mektebi, Hazine Dairesi, padişahın atları için bir ahır, bir dönem silah deposu olarak da kullanılan Aya İrini Kilisesi gibi bir çok yapı yer alır.

Topkapı Sarayı 19. yy’ın ortalarına doğru terkedilmiş ve devletin merkezi olma işlevini yitirmiştir. Bundan sonra bakımsızlıktan ötürü tahrip olmaya başlamış ve hatta 1870 yılında dış bahçesinden demiryolu bile geçirilmiştir. Saray 1924 yılında müzeye dönüştürülmüştür.

Günümüzde Hazine Dairesi binasında saray kolleksiyonuna ait silahlar sergilenmektedir. Bu silahlar 7.-20. yüzyıllar arasına aittir. Sarayın Hasahır’ında ise saraya ait at koşum takımları ve saltanat arabaları teşhir edilmektedir. Sarayda kullanılan seramik, porselen, cam ve metal mutfak eşyaları ise sarayın mutfaklarında, ziyaretçilere açıktır. Hırka-i Saadet dairesinde Kutsal Emanetler ismi verilen ve Peygamber ile bazı Halifelere ait eşyalar bulunmaktadır. Fatih Köşkü’nde ise Osmanlı hazinesi teşhir edilmektedir. Sergilenen parçalar arasında Kaşıkçı Elması, Topkapı Hançeri ve 4 taht en önemlileridir.

Padişahlara ait günlük ve tören elbiseleri de Seferli Koğuşu’nda ziyarete açılmıştır. Ayrıca Harem ile padişahlara ait köşkler de müzenin görülmesi gereken diğer kısımlarıdır.

Kuruluş Yılı: 1924
Saray içi, Sultanahmet
Tel: (212) 512 04 08
Fax: (212) 522 42 22
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Salı hariç 10.00-17.00

YAPI KREDİ VEDAT NEDİM TÖR MÜZESİ

Yapı Kredi Bankası tarafından açılan müzede el yazmaları, baskı kumaşlar, seccadeler, karagöz kuklaları ve etnografik diğer eserler yer almaktadır. Müze özel konularla ilgili sergiler de düzenlemektedir.

İstiklal Cd., No: 285, Beyoğlu (212) 245 20 41
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Pazar hariç 9.00-17.00

YEDİKULE HİSARI MÜZESİ


Kara surlarının Marmara’yla birleştiği yere yakın ve adını hisardan alan semttedir. Yedikule Hisarı, Bizans İmparatorlarının savaş dönüşlerinde kente girdikleri Altın Kapı’nın hemen arkasında, Fatih Sultan Mehmed tarafından inşa ettrilmiş bir iç kaledir.

Hisar inşa edilirken, daha önceden var olan Bizans Surlarına ait kuleye 3 yeni kule daha eklenmiş ve beşgen şeklinde, yedi kuleli bir iç kale elde edilmiştir. Bu hisar hem Sultan III. Murad zamanına kadar (1574-1595) Osmanlı devlet hazinesinin ve devlet evrakının muhafaza edildiği, hem de önemli yerli ve yabancı mahkumların tutulduğu bir yer olarak kullanılmıştır. Yedikule Zindanları’ında Sultan II. Osman, Trabzon Rum İmparatoru David Kommenos ve oğulları, son Abbasi Halifesi IV. Mütevekkil ve Kırım Hanı Mehmed Giray’da dahil bir çok yerli ve yabancı devlet adamı tutuklu kalmıştır.

Son olarak 1959’da restore edilen hisar, günümüzde, içinde şenlik ve konserlerin de düzenlendiği bir müze olarak kullanılmaktadır.

Kule Meydanı No: 4 Yedikule (212) 585 893 33
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Pazartesi hariç 9.30-16.30

YILDIZ SARAYI MÜZESİ


Yıldız Sarayı Beşiktaş’la Ortaköy semtleri arsında yer alan yaklaşık 500.000 m2’lik bir korunun içindeki köşk, kasır, yönetim ve servis binalarından oluşur. Saray adını Sultan II. Mahmud’un bu koruda yaptırdığı köşkten alır. Bu köşkü oğlu Abdülmecid döşemiş ve Yıldız adlı gözdesini yerleştirmiştir. Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmialem Sultan 1842’de Kasrı Dilkuşa isimli bir köşk yaptırarak Yıldız Sarayı’nın büyümesini sağlamıştır. Sultan Abdülaziz devresinde ise Malta, Çadır ve Çit köşkleri inşa edilmiştir. Fakat saray esas Sultan Abdülhamid döneminde çok gelişmiştir. Sultan Abdülhamid’in devamlı kullandığı bu saray, bir taraftan fiziksel olarak sürekli büyürken diğer taraftan da Osmanlı siyasi tarihindeki en tartışmalı evrenin içinde yaşandığı mekan olacaktır.

Yıldız’da yer alan bütün binalar etrafı yüksek duvarlarla çevrili korunun kuzey ucunda toplanmış ve sıralar halinde dizilmiştir. Büyük Mabeyn, Harem, Çit Kasrı, Şale Köşkü, Saray Tiyatrosu, Silahhane ve Set Kasrı, Hasbahçe’de bulunur. Korunun geri kalan bölümü Dışbahçe’yi oluşturur. Bugün Yıldız Parkı adı ile halka açık olan bu bahçede Çadır ve Malta Köşkleri ve Yıldız Porselen Fabrikası bulunmaktadır. Yıldız Sarayı’nın bazı yapıları bugün çeşitli kurumlarca kullanılmakta, Silahhane’de büyük sergiler düzenlenmekte, onarılan tiyatroda gösteriler yapılmaktadır. Malta Köşkü Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından onarılıp turizm amaçlı olarak hizmete sokulmuştur.

Saraya çini ve vazo yapan Yıldız Porselen Fabrikası üretimini sürdürmektedir. Usta bir marangoz olan Abdülhamid’in marangozhanesi de sergi salonu ve Şehir Müzesi olarak düzenlenmiştir.

Kuruluş Yılı: 1985
Yıldız 80700 Beşiktaş (212) 259 45 70 – 259 89 77
Açık Olduğu Gün ve Saatler: Pazartesi-Perşembe hariç 9.30-16.00

İSTANBUL NÜFUS BİLGİLERİ


2000 tarihinde yapılan son nüfus sayımı sonuçlarına göre İlimizin nüfusu 10.018.735’tir. İlimizin nüfusu tüm Türkiye nüfusunun yaklaşık % 13’üdür.

Nüfus olarak; yoğunluğu ve artışı en hızlı olan İstanbul Türkiye’nin en büyük ilidir. 2000 yılı verilerine göre Türkiye’nin yıllık nüfus artışı % 1.8 iken bu rakam İstanbul genelinde % 3.3’tür. İl merkezinde bu değer % 2.9 iken, bucak ve köylerde % 7.8’lere kadar çıkmaktadır.

Nüfus yoğunluğu olarak Türkiye’de km2’ye 88 kişi düşmekte iken İstanbul’da bu oran 1.928 kişidir. İlde nüfus yoğunluğu İlçeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Şile ilçesinde % 34 olan nüfus yoğunluğu, Fatih ilçesinde % 35.574’tür. İl nüfusunun % 96’sı nüfusları 10.000’i aşan yerleşim birimlerinde yaşar.

Şile ilçesinde km2’ye 44 kişi düşerken, Fatih ilçesinde bu sayı 40.799 değerine ulaşmaktadır. Bu farklılık ilçenin yüz ölçümleri yanında bazı ilçelerimizin tamamen yerleşim alanı ağırlıklı olmasından, tarımsal faaliyetin yapılmamasından kaynaklanmaktadır.

İSTANBUL BİTKİ ÖRTÜSÜ

İlin doğal bitki örtüsünde kuzeye bakan yamaçlarla güneye bakan yamaçlar arasında farklılıklar görülmektedir. İlimizde Akdeniz bitki örtüsü önemli yer tutmaktadır. Akdeniz bitki örtüsü; Marmara Denizi kıyılarını, boğazların her iki yakasını ve adaları kaplamakta, ilin Karadeniz kıyılarınca da denizin uzantısının ulaştığı yerlere kadar yayılmaktadır. Maki toplulukları, kurakçıl orman bitkileri, ilin orta kesimlerindeki ormanlarda meşe türleri egemendir. Makiler, Karadeniz kıyılarında daha dar bir alana yayılmıştır. Kuzey batıya doğru gidildikçe makilikler azalmaya başlar. Kuzeye bakan yamaçlarda özellikle de Karadeniz kıyısına yakın kesimlerde kayın, gürgen, kestane gibi nemcil orman bitkileri görülür.

Trakya kesiminin kıyı bölgelerinde yapraklarını döken çalılar ile beraber yer yer makiliklerde bulunmaktadır. Maki örtüsünün dışında kalan ormanla kaplı alanlarda meşe türleri hakimdir.

İSTANBUL İKLİM

İstanbul İli’nin ikilimi Akdeniz bölgesi iklimi ile Karadeniz bölgesi iklimi arasında bir geçiş oluşturmaktadır. İlin kuzey kesimleri Karadeniz, güney kesimleri Akdeniz ikliminin etkisi altındadır.

İl içinde yağış her tarafta birbirine yakın değerlere sahiptir. Genel olarak kışları yağışlı, yazları kurak olan Akdeniz iklimi arasında bir özellik göstermektedir. Kış mevsiminde özellikle Balkan Yarımadasından gelen ani soğuklar ile Karadeniz etkisini gösteren çisintili-yağışlı az soğuk, ama üşütücü havalar ile lodoslu ılık havalar birbirini izlemektedir. Kışın zaman zaman sis olaylarına, ani ısı değişimlerine ve şiddetli rüzgarlara rastlanmaktadır. Rüzgarlar İl içinde en fazla kuzeydoğudan (poyraz) esmektedir.

Ortalama sıcaklık yaz ve kış arasında 9-20 °C fark etmektedir. Yaz ortalama sıcaklığı 20-25 °C arasında değişirken, ortalama yüksek sıcaklık en fazla temmuz-ağustos aylarındadır. Ortalama düşük sıcaklık ise en az ocak-şubat aylarında görülmekle beraber, ısı 0 °C’nin altına nadir düşmekte ve kısa süre devam etmektedir.

Yağış yaz aylarında düşük, kış aylarında fazladır. En fazla yağış ocak ayında, en düşük yağış ise eylül ayında olmuştur.

Yıllık Yağış Toplamı 665,8 mm’dir.

İSTANBUL VE YEDİ TEPE

İstanbul'un, surları içinde kalan bölümünün, yedi tepe üzerinde kurulduğu söylenir.

Bu tepelerin yerleri:
1- Top kapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camiinin bulunduğu tepe.
2- Çemberli taş ve Nuriosmaniye Camiinin bulunduğu tepe.
3- Beyazıt Camii, Üniversite ve Süleyman iye'nin bulunduğu tepe.
4- Fatih Camiinin bulunduğu tepe.
5- Yavuz Selim Camiinin bulunduğu tepe.
6- Edirnekapı semtinde, Mihrimah Sultan Camiinin bulunduğu tepe.
7- Koca Mustafalaşa semtinin bulunduğu tepe.

Bunlardan başka, İstanbul'da surların dışında kalan ünlü tepeler şunlardır:
Beykoz'da Yuşa Tepesi, Rumelihisarı'ndaki Şehitlik Tepesi, Sarıyer'de Maden Tepesi, Paşabahçe'de Karlıtepe, Beyoğlu'nda Tepebaşı ve Fetihtepe; Şişli'de Hürriyet Tepesi, Gayrettepe, Esentepe, Kuştepe, Köğıthane'de Nurtepe, Şirintepe Seyrantepe, Gültepe, Çeliktepe; Kadıköy'de Fikirtepe, Göztepe; Usküdar'da lcadiye Tepesi, Sultantepe, Nakkaştepe, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca tepeleri.

Gülhane Parkı


İstanbul'un en eski parklarından biri… Bugüne kadar birçok kutlama ve törenin de asıl kahramanı… Yakın bir döneme kadar hayvanat bahçesi, şimdilerinse oksijen deposu yeşil alanı… Gülhane Parkı eskiden Topkapı Sarayı’nın “Has Bahçe” lerinden biriydi. Ulu ağaçlar, güller, laleler, bin bir çiçek bu bahçeyi süslerdi.

1839’da Mustafa Reşit Paşa’ nın Tanzimat Fermanı’nı okuduğu Gülhane daha sonraları ihmale uğramış, Padişahların Dolmabahçe Sarayı’na taşınması, daha sonra Avrupa demiryolunun Sirkeciye Sarayburnu’ ndan geçerek gelmesi üzerine parkın ağaçları, köşkleri sökülüp yıkılmış, burası garip bir eğlence yerine dönerek “Bitli Kağıthane” adını almıştı.

Haliç’teki Kağıthane (eski devirlerde Sadabad’ı), şehrin kalabalık bölgelerinden oldukça uzak bulunduğu için gene gözde bir gezme yeri olarak kaldığı halde, İstanbul’un kalabalık semtlerine yakın olan Gülhane Parkı her çeşit halkı çekiyordu. O zamanlar tatil günü olan Cuma günleri ahali yemeklerini alarak çoluk çocuk eğlenmeye, dinlenmeye geliyordu. Gülhane Parkı bugün İstanbul yakasının en bakımlı en büyük parkı olarak halkın yararına sunulmuş bulunmaktadır.

İSTANBUL İÇİN YAZILMIŞ ŞİİRLERDEN ÖRNEKLER





Yazan:Abdulhak Hamit
İstanbul düşman istilası altında iken Çamlıca’da

Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..
Küskün duruyorsun.
Bir şey kuruyorsun.
Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:
Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?..
Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.
Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî.
Ey neyyir-i leylî,
Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin
Bir şeb ki, zîrinde küsûfun,
Seyrangehi olmakda tuyûfun.

Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed.
Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad
Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab
Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı
sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun.
Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;
Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb.



Yazan: Yahya Kemal Beyatlı
Bir başka tepeden

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.



Yazan: Nazım Hikmet Ran
İstanbul’da

İstanbul’da, Tevkifane avlusunda, güneşli bir kış günü,
yağmurdan sonra, bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm
yerde su birikintilerinde kımıldanırken, ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak,
ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa hepsini taşıyarak;
dünyayı, memleketimi ve seni düşündüm... 1939 Şubat İstanbul Tevkifanesi

Yazan:Ümit Yaşar Oğuzcan
İstanbul

Evin içinde bir oda, odada İstanbul
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm
Çekmeğe başladı, oltada İstanbul
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir
Şişede İstanbul, masada İstanbul
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım
Nereye gidersen git, orada İstanbul.



Yazan:Sultan II.Mahmut
Şarkı

Pek hâhişi var gönlümün ey serv-i bülendim
Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim

Redditme sakın bu sözüm şâh-ı levendim
Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim

Râhat mı olur anda iken cümle ahibbâ
İster ki gönül zevk idelim biz bize tenhâ

Bir gün de Fenerbağçesi’ne gitmeli ammâ
Yarın gidelim Çamlıca’ya cânım efendim



Yazan: Cahit Sıtkı Tarancı
Bahar sarhoşluğu

İlk sevgilinin gülüşüne benzer
Bir Nisan havası değil mi esen?
Zincirlere, kelepçelere inat,
Kanatlarımı açmak zamanıdır;
Allaha ısmarladık kaldırımlar.

Giyenler düşünsün dar elbiseyi,
Ölçülü sözü, hesaplı adımı
Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan;
Saltanat sürer gibi uçuyorum,
Erik ağacı gelin olduğu gün.


Hayranım bu şehrin bacalarına
İrili ufaklı hep bir ağızdan.
Nasıl derinden bu gökyüzüne doğru
Bir türkü söylüyorlar öyle sessiz!
Dumanın daim olsun güzel baca!

Yuvası saçakta kalan kırlangıç,
Yavrusu dallara emanet serçe,
Derken camiler üstünde güvercin
Minareler katından geçiyorum
Gökyüzü mahallesi İstanbul’un

Süt beyaz bir martıyım açıklarda
Gemilere ben yol gösteriyorum,
Buğday ve ilaç yüklü gemilere
Bir kanat vuruşta bulutlardayım;
Bir süzülüşte vatanım dalgalar!

Yazan:Özdemir Asaf
Boğaz Gezintisi

Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!

Vapurlar değil, Boğaz'dan geçen;
Boğaz'dan yalılar geçiyor,
Toplamış buralardan eteklerini...
Dairesine çekilen bir saraylı gibi
Yalılar gelmiyen alemlerine gidiyor
Bırakıp bu sessiz gecelerini.
Deniz kenarında denizsiz kalmış yalılar.
Ortaklığı ayrılmış kıt'aların
Anadolu günden güne Rumeli'ye küsmüş...
Bugün biz değiliz bakan yalılara;
Yalılar boynu eğik bize bakıyor
Biz değiliz sarkan hatıralara..
Göğüs gererek dalgalara
Yalılar bir hayal için denize sarkıyor
Yalılar bize bakıyor, denize bakıyor.
Ne günlermiş, ne günlermiş
Yıldızlar, mehtap, çamlar altında
Ne günlermiş, ne günlermiş
Gelip geçmiş!



Yazan:Ziya Osman Saba
İstanbul

Seni görüyorum yine İstanbul
Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan
Minare minare, ev ev,
Yol, meydan.

Geliyor Boğaziçi'nden doğru
Bir iskeleden kalkan vapurun sesi,
Mavi sular üstünde yine
Bembeyaz Kızkulesi.

Bir yanda, serin sabahlarla beraber,
Doğduğum kıyılar: Beşiktaşım.
Baktıkça hep, semt semt, yer yer,
Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!

Durmuş bir tepende okuduğum mektep,
Askerlik ettiğim kışladır ötesi.
Bir gün bir kızını benim eden
Evlendirme dairesi.

Benim de sayılmaz mı oralar?
Elimi tutar gibi iki yanımdan,
Babamın yattığı Küçüksu,
Anamın toprağı Eyüpsultan.

Önümde, açık kollarıyla boğaz,
Çengelköy'den aktarma Rumelihisarı.
İstanbul, İstanbul'um benim,
Kadıköy'ü, Üsküdar'ı...

Gün olur, Köprü ortasında durur
Anarım, Adalar'da çamların uykusunu.
Gün olur, Beyoğlu'nu özler içim,
Koklamak isterim Tünel'in kokusunu.

Bulut geçer üstünden,
Gemi gelir yanaşır
Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar,
"İçi dolu çamaşır."

Göğünde tanıdım ayın ondördünü.
Kırlarında bilirim baharı,
Herşey içimde, herşey,
İstanbul yadigarı.

Bir daha görüyorum seni dünya gözüyle,
Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir.
Ey doğup yaşadığım yerde her taşını
Öpüp başıma koymak istediğim şehir



Yazan: Orhan Veli
İstanbul'u Dinliyorum

İstanbul'u Dinliyorum
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.



Yazan: Nuh KENİŞ
İSTANBUL ŞİİRİ


Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Galata Köprünü anlat
İrili ufaklı canlı kanlı balık tutanları
Karanlık köşelerinde büzülüp yatanları anlat
Öte yakanı beri yakanı
Yakasına kırmızı gül takanı
Tarihin koynunda yatanı anlat


Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Eminönü'ndeki,Sirkeci'ndeki
Mahmutpaşa'ndaki,Kapalı Çarşı'ndaki
Mahşeri kalabalık ne yana gider,ne yana döner
Kimi biner trenlere,nereye gider
Kimi iner trenlerden dikilir kalır
Niye kalır be İstanbul
Sen anlat


Boğaz hattına,Adalar'a giden vapurlar
Kadıköy'e,Üsküdara giden vapurlar
Kaç yolcu taşır
Kaçı gençtir,kaçı ihtiyardır bunların
Kaçı sevdalı,kaçı bahtı karalı
Kaçı işli,kaçı işsiz,kaçı ayık,kaçı sarhoştur
Kaçı umutlarını yitirmiştir bir yerlerde
Kaçı umut yolculuğuna yeni çıkmaktadır
Sen iyi bilirsin be İstanbul
Sen anlat


Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Kaç babayiğidi un ufak ettin sokaklarında
Kaç çocuğu ağlattın
Kaç körpe kızı telef ettin
Kaç delikanlıyı kirli meydanlarında
Anasından doğduğuna pişman ettin
Anlat be İstanbul
Sen anlat


Güvercinler doluşur cami avlularına
Tabak tabak atılan yemlere üşüşür
Bir hile sezdiler mi hemen kaçışır
İnsanlar bağrışır
İnsanlar çağrışır
İnsanlar sarılmış birbirine ağlaşır da ağlaşır
Niye ağlaşır be İstanbul
Sen anlat


Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Taşın toprağın altın mıdır
Yüreğin yufka mı,yoksa katı mıdır
Nedir be İstanbul
Sen anlat


Niye sever seni insanlar
Niye bağlanır kalır sana
Niye ayrılamaz,niye ayrılmak istemez senden
Ayrılsa da bir parçası sen de kalır
Büyü mü edersin
Ne edersin be İstanbul
Sen anlat


Ağacında ne öter
Toprağında ne biter
Fırınlarında pişen ekmekler kime yeter
Yeter be İstanbul yeter
Sen anlat


Ben anlatmayayım be İstanbul seni
Sen kendin anlat
Anlat
Hazır bir dinleyicin varken karşında
Kaçırma
Anlat



Yazan: Nihat İncekara

E Y Ü P

İstanbul'un fethiyle anılır adı
Tarihler boyunca hiç unutulmadı
Ensari'den bizlere yadigar kaldı
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp

Her köşesi bir tarih bir efsanedir
Kalblere nur veren ziyarethanedir
Orda dua orda niyaz halisanedir
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp

Mavi Haliç sahilinden gezerek gelin
Mihmandarın türbesinde dualar edin
Piyerlotiden bakıp şehri seyredin
Sessizdir sakindir huzurludur Eyüp

Yazan:Hasan Gezer
İstanbul

Gün ve gece bir başka tablo İstanbul'da;
Sabah erken, akşam geç olur İstanbul'da...

Kalbin uzak ise, O'na yakın olsan da;
Hasret yaman, sevda güç olur İstanbul'da!...

Birazcık gölge, bir yudum çay Çamlıca'da;
Mana derin, madde hiç olur İstanbul'da...

Gün gelip, nefes bitip, vade dolduğunda
Yıl ne zaman, saat kaç olur İstanbul'da?

İSTANBUL TARİHİ MEZARLIKLARI


Sokaklarında dolaşırken mezarlarla bu kadar.sık karşılaşılan ender şehirlerden biridir İstanbul. Hemen hemen büıün tarihi camilerin bahçelerindeki hazire adı verilen kısımlarda mezarlar vardır. Yine hem büyük hem de küçük külliyelerde, yahut herhangi bir yol üzerinde, bir tekkede türbelere rastlamak da çok mümkündür.



Fakat bu, dünyanın diğer şehirlerinde olduğu gibi büyük mezarlıkların İstanbul'da olmadığı anlamına gelmez. Aksine, fetihten itibaren ve hatta fetih öncesinden beri ölülerin gömüldüğü; aynı zamanda kent panaromasının önemli öğelerinden olan büyük mezarlıklar da vardır İstanbul'da.

Eskiden beri şehrin içinde yapılmalarından ötü gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiş bulunan mezarlar insanlara ölümün doğallığını kaçınılmazlığını ve hayatın geçiciliğini sürekli olarak hatırlatmaktadırlar. Aynı zamanda her biri birer sanat şaheseri olan ve yapıldığı dönemi kültürünü yansıtan mezar taşları ve bunları üzerindeki yazıtlar tarihi anlatan birer belge; mezarlıklar ise açık hava müzesi niteliğindedirler.

EDİRNEKAPI MEZARLIĞI


Edirnekapı surları dışında yer alır. Kentin en eski mezarlıklanndan birisidir. İstanbul'un fethi sırasında şehit düşenlerin gömülmesiyle mezarlık haline gelmiştir. 15.-16. yüzyıl mezar taşları; taş işçiliği, bezeme, yazı sanatı ve serpuşları ile bir müze görünümü oluşturur. Mezarlığın bir bölümü Balkan ve I. Dünya Savaşı şehitlerinin gömüldüğü şehitlik haline getirilmiştir. Mezarlıkta ayrıca 16 Mart şehitleri, İtfaiye şehitleri, Eski 'Iulumbacılar bölümleri vardır.

1950'li yillarda yol çalışmaları sırasında mezarlığın ortasından yollar geçirilmiş, bu arada bir çok mezarla birlikte çok kıymetli mezar taşları da yokedilmiştir. Karacaahmet'ten sonra kentin en büyük mezarlığıdır.

EDİRNEKAPI MEZARLIĞI


Edirnekapı surları dışında yer alır. Kentin en eski mezarlıklanndan birisidir. İstanbul'un fethi sırasında şehit düşenlerin gömülmesiyle mezarlık haline gelmiştir. 15.-16. yüzyıl mezar taşları; taş işçiliği, bezeme, yazı sanatı ve serpuşları ile bir müze görünümü oluşturur. Mezarlığın bir bölümü Balkan ve I. Dünya Savaşı şehitlerinin gömüldüğü şehitlik haline getirilmiştir. Mezarlıkta ayrıca 16 Mart şehitleri, İtfaiye şehitleri, Eski 'Iulumbacılar bölümleri vardır.

1950'li yillarda yol çalışmaları sırasında mezarlığın ortasından yollar geçirilmiş, bu arada bir çok mezarla birlikte çok kıymetli mezar taşları da yokedilmiştir. Karacaahmet'ten sonra kentin en büyük mezarlığıdır.

EYÜP MEZARLIĞI


Fetihden hemen sonra Fatih Sultan Mehmed, hocası Akşemseddin tarafından rüyada keşfedilen Eyyub el-Ensari'nin şehid olduğu yere bir türbe ve cami yaptırmıştır. Ardından, yüzlerce yıl boyunca Müslümanların Eyyub el-Ensari'ye komşu olma istekleri kentin büyük mezarlıklarından birinin oluşmasını sağlamıştır.

Buradaki bir çok mezar taşı başlıbaşına birer sanat şahaseridir. Ayrıca bu taşların üslupları incelerek İmparatorluğun zihniyet tarihine ilişkin ilginç ipuçları elde edilebilir.

Eyüp mezarlığında halkın yanı sıra padişahlar ve hanedan mensupları, sadrazamlar, şeyhülislamlar, aralannda Necip Fazıl'ın da yeraldığı çok sayıda ilim, sanat ve fikir adamlarının mezarlan vardır. İçinde güzel bir ahşap cami olan mezarlığın yanında yeralan Piyerloti Kahvesi yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken bir mekandır. Fakat Eyüp'te gecekondulaşma başladıktan sonra mezarlık ihmal edilmiş, bir çok mezarın üstüne evler yapılmış, değerli mezar taşları inşaat malzemesii olarak kullanılmıştır.

Ayasofya Camii Külliyesi içinde yer alan Ayasofya Türbeleri beş ayrı türbeden oluşmaktadır. Ayasofya Camii müştemilatında Mimar Sinan tarafından Sultan II. Selim için yapılan türbe bunların birincisidir. Aynı yerde 1600'de Mimar Davut Ağa tarafından Sultan III. Murad için ikinci türbe yapılmıştır. Daha sonra Mimar Dalgıç Ahmed Ağa üçüncü büyük türbe binasını meydana getirmiştir. Buraya Şehzadeler Türbesi, 1639'da Sultan I. Mustafa türbesi ve Sultan İbrahim Türbesi de inşa edilmiştir. Sultan II. Selim, Sultan III. Murad ve Sultan III. Mehmed'in türbeleri Osmanlı mezar mimarisinin klasikleşmiş ve muhteşem anıtlanndandır.

FATİH SULTAN MEHMED TÜRBESİ


Fatih İlçesinde Fatih Camii Külliyesi içinde yer alan türbe Sultan II. Bayezid tarafından, 1482 yılında yaptırılmıştır. Türbe on kenarlı kubbeli, dışı beyaz mermıerle kaplı bir yapıdır. Türbenin iç duvarları altın ve gümüş işleme ile bezenmiştir.

HÜRREM SULTAN TÜRBESİ

Kanuni Sultan Süleyman'ın hasekisi, Sultan II.Selim'n annesi olan Hürrem Sultan'ın türbesi Süleymaniye Camii külliyesi içindedir.1558 yılında olan ölen Hürrem Sultan'ın türbesi Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

Türbe çinilerle süslü, sekizgen planlı bir yapıdır.Hürrem Sultan'ın dışında, türbede Sultan II. Selim'in oğlu Şehzade Mehmed'in ve Sultan II.Ahmed'in bir kızının sandukaları vardır.ezar taşları inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır.

KARACAAHMET MEZARLIĞI


Tarihi çok eskilere uzanan ve Üsküdar semtinde bulunan Müslüman mezarlığıdır. Kentin en büyük mezarlığıdır. Mezarlık, adını Horasan erenlerinden Karacaahmed'in burada bulunan türbesinden almıştır.

Mezarlığın bulunduğu bölge, 1352'de Orhan Gazi tarafından fethedilip buraya müslüman halk iskan edilmiştir. Sultan I. Murad döneminde halkın önemli bir bölümünün Türk'lerden oluşmasına paralel olarak yapılanmaya başlayan kabristan, İstanbul'un Fethi ile de şehrin en büyük mezarlığı haline gelmiştir.

Yaklaşık 750 dönümlük araziyi kaplayan mezarlık, taş işçiliği ve hat sanatı açısından açık hava müzesi görünümündedir. İstanbul'un müslüman tarihine tanıklık eden binlerce mezar taşı, aynı zamanda çok zengin bir arşiv bilgisine de kaynak teşkil eder.

HÜRREM SULTAN TÜRBESİ

Kanuni Sultan Süleyman'ın hasekisi, Sultan II. Selim'in annesi olan Hürrem Sultan'ın türbesi Süleymaniye Camü Külliyesi içindedir. 1558 yılında ölen Hünem Sultan'ın türbesi Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

Türbe çinilerle süslü, sekizgen planlı bir yapıdır. Hürrem Sultan'nın dışında, türbede Sultan II. Selim'in oğlu Şehzade Mehmed'in ve Sultan II. Ahmed'in bir kızının sandukaları vardır.

SULTAN I. AHMED TÜRBESİ

Sultan Ahmed Camii'nin bahçesine bitişik olup Alman Çeşmesi'nin karşısındadır. 1617 yılında ölen Sultan I. Ahmed yapılan türbe ancak 1620 yılında Sultan II. Osman döneminde tamamlanmıştır.

Dört köşeli mermer bir türbedir ve üzeri tek kubbeyle kapatılmıştır. Abanozdan yapılmış olan kapısının üstünde ayetler yazılıdır. İçi, çepeçevre duvarları dolaşan ayetler ve çini panolarla süslüdür. Pencere araları renkli çinilerle bezenmiştir. Türbede Sultan I. Ahmed, Sultan IV Murad ve Sultan II. Osman'ın sandukaları ile birlikte toplam 36 tane sanduka bulunmaktadır.

SULTAN II. BAYEZİD TÜRBESİ

Bayezid Külliyesi nde, caminin mihrap tarafındaki ufak mezarlık içerisinde yer alır. Yavuz Sultan Selim tarafından 1512 yılında babası Sultanı II. Bayezid için yaptırılmıştır. Ön kısımdaki saçaklı cemakan ile türbe içinin süslemeleri sonradan eklenmiştir.

Sade ve zevkli bir mimariye sahip olan türbe, 8 köşeli ve kubbelidir. Duvarları ile kubbenin içi kalem işleri ile süslüdür. Iki kat halindeki pencerelerden alttakiler demir parmaklıklarla kaplanmıştır. Türbenin ortasında yalnız II. Bayezid'in sandukası bulunmaktadır.

HATİCE TURHAN SULTAN TÜRBESİ

Eminönü Meydanı'nda bulunan Yeni Cami Külliyesi'ne dahildir. Türbe, külliyenin Mısır Çarşısı yönünde, Hünkar Kasrı 'nın karşısındadır. Bu türbe, içinde gömülü beş padişah ve çok sayıda hanedan mensubuyla Osmanlı Hanedanının en büyük kabristanıdır. Türbede Sultan IV Mehmed ve annesi Hatice Turhan Sultan'ın yanı sıra Sultan III. Osman, Sultan II. Mustafa, Sultan III. Ahmed ve Sultan I. Mahmud'un mezarları yer alır.

Üstü kubbeyle kaplı olan türbenin kubbesinin çapı 15 m.'den fazladır ve 47 pencere aydınlatılır. İçi çini kaplama ve tavan bezemeleriyle süslenmiştir. Türbenin girişinin sağında Sultan III. Ahmed tarafından yaptırılan bir de kütüphane vardır.

KANUNİ SULTAN SÛLEYMAN TÜRBESİ


Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesi, Süleymaniye Camü Külliyesi içindedir. 1566 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Yapı sekizgen, dış yüzü ayna ve mermer süslemeli, kubbeli, duvarları çinilerle kaplı zarif bir eserdir.

MİMAR SİNAN TÜRBESİ

Süleymaniye Camii 'nin eski ağalar kapısının karşı köşesinde, yol ayrımında üçgen bir alandadır. Önde som mermerden yapılmış bir sebil görülmektedir. Sebilin arkasındaki ufak mezerlıkta 6 sütunlu, üstü örtülü ve etrafı açık türbede Mimar Sinan'ın mezarı bulunmaktadır. Türbesini ölümünden az önce kendisi yapmıştır. 1933 yılında Mimar Vasfi Egeli tarafından restore edilmiştir. Sandukanın uçları ile üzerindeki burma kavuk, mermerdendir. Sokağa bakan demir parmaklıklı bir pencereden türbe görünür.

SULTAN II. MAHMUD TÜRBESİ


Çemberlitaş'ta Divanyolu Caddesi ile Babıali Caddesi'nin kesiştiği köşede yer alır. 1840 yılında Mimar Ohannes Dağyan ve Boğos Dağyan tarafından yapılmıştır. Sultan II. Mahmud Türbesi'ne daha son Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhami de gömülmüştür.

Türbe ampir üsluplu, sekizgen, Batı mimarisinden etkilenmiş, sade bir yapıdır Türbe yapısı içinde sebil ve mezarlık da yer almaktadır. Sultan II Mahmud Türbesi demir işlemeciliğine zarif bir örnek teşkil ede pencere parmaklıkları, kubbesi ve alemleri ile ilgi çekici özellikler sahiptir.

EYÜP SULTAN TÜRBESİ

Eyüp Sultan Camii yanındadır. Hz. Muhammed'in ordusunda sancaktar olup, İstanbul'un muhasarası sırasında şehid olan Hz. Eyyub El-Ensari'nin mezarıdır. Mezar fetihten sonra bulunmuş ve üzerindeki türbe 1459 yılında cami ile birlikte inşa edilmiştir.

Dışı çinilerle süslü türbe Eyüp Sultan Külliyesinin en önemli öğesidir. Türbe sekizgen planlı ve tek kubbelidir. Türbe dışındaki ve iç duvarlarındaki çiniler, ahşap sandukanın üzerindeki simle işlenmiş yazılarla süslü örtü ve sandukanın önünde bulunan saf gümüşten korunağın herbiri, birer sanat şaheseridir.

YAVUZ SULTAN SELİM TÜRBESİ


Fatih İlçesi'ne bağlı Sultan Selim semtinde, Sultan Selim Külliyesi içinde yer alır. Türbe sekizgen plana sahiptir ve bir giriş revağı vardır. Türbe girişinin iki tarafı da çinilerle süslenmiştir. Türbenin sedef kakma kapısı ve pencere kapakları, dönemin sedef işleme sanatına ğüzel bir örnek teşkil etmektedir. Çinileri ise mükemmel bir sanatın ürünüdür.

YAHYA EFENDİ TÜRBESİ

Beşiktaş'ta Yıldız Parkı'nın yanında, Yahya Efendi çıkmazında ve sağ taraftadır. Süleymaniye Camii'nde Şeyhülislam Ebussuud tarafından cenaze namazı kıldıran mutasavvıf bilginlerden Şeyh Yahya Efendi'ye türbe II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan'ın eseridir.Türbeyi II. Mahmud, Abdülaziz'in annesi Pertevniyal Sultan ve II. Abdülhamid onartmışlardır. Türbenin kapısındaki hicri 1290 tarihli yazıt türbenin 1873 yılında Pertevniyal Sultan tarafından onanldığını belirtmektedir.

KARACA AHMED TÜRBESİ

Üsküdar'da, Karacaahmet mezarlığında, Nuhkuyusu Caddesi başında ve sol köşede bulunan önemli ziyaret yerlerimizdendir. Türbe birkaç defa onarım görmüştür. 1866 yılında Ziya Efendi adlı bir hayırsever tarafından ölen eşinin ruhu için onartılmıştır.

Türbe dört köşeli olup üstü kiremitle örtülüdür. Kapısı üzerinde hicri 1283 tarihli onarım yazıtı yer almıştır. Içerisinde sadece İran Şahları soyundan ve Hacı Bektaşi Veli'nin müridlerinden Karacaahmet'in sandukası pirinç bir parmaklıkla çevrilidir. Sandukanın önünde hicri 1218 tarihli bir yazı bulunmaktadır.

İstanbul'un Fethi



istanbul fetih resmiİstanbul'un Fethi, 29 Mayıs 1453'te, şehri günlerdir kuşatan Osmanlı ordusunun, şimdi İstanbul olarak bilinen, o zamanki adıyla Konstantinopolis şehrini Sultan II. Mehmed Han'ın komutanlığında fethetmesidir.

Bu fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmed, fatih unvanını da alarak Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlanmıştır. Tarihteki en önemli devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu böylelikle sona ermiştir.